Sultangazi Mutlu Son Seray Hanım

Sultangazi Mutlu Son Seray Hanım

Sadece Robert çabuk toparlanarak Colin’in ayak Sultangazi Masaj Salonu bileğine atıldı, Mary’ye varmasına birkaç adım kala onu yere yuvarladı. Colin ayağa kalkmaya çalışırken Robert onu bir bacağından ve bir kolundan tutarak havaya Sultangazi Mutlu Son kaldırdı, yarı taşıyıp yarı sü rü kleyerek Caroline’ın yanına gö tü rdü . Burada Colin’i ayakta durmaya zorlayarak güm diye duvara çarptı, koca elini boğazcaına dolayarak öylece tuttu.

Mary’nin karşısındaki ü çlü , hemen derhal birazcık ö nceki konumlarına dö nmü şlerdi. Hızlı

soluklar yavaş yavaş duruldu, dışardan gelen sesler tekrar duyulmaya, odanın sessizliğini çevrelemeye başladı.

Sonunda Robert sakin bir sesle, “Bu yaptığın tü mü yle gereksizdi, değil mi?” dedi. Adamın boğazcaım birazcık daha sıktı. “Değil mi?” Colin kafa salladı, Robert elini çekti.

“Şuraya bak, dudağımı yardın,” dedi Caroline. Alt dudağından aldığı kanı parmağıyla Colin’in ağzına sü rdü . Colin karşı koymadı. Robert’in eli hâlâ boğazcaına yakın bir yerde duruyordu. Caroline, kendi kanını parmağıyla Colin’in dudaklarına aktarmayı sü rdü rdü . Nihayetinde adamın dudakları dü zgü n bir halde boyanmıştı. O vakit Robert, kolunu Colin’in göğsüne sıkıca yaslayarak onu uzun uzun ağzından öptü. Ayrıca Caroline de Robert’in sırtım okşamaktaydı.

Sultangazi Mutlu Son

“Mary’ye ne içirdiniz?” diye sordu Colin düz bir sesle. “bizden ne istiyorsunuz?”

“Ne mi istiyoruz?” dedi Robert. Konsolun ü stü nden bir şey almıştı, ama avucunun içinde tuttuğundan bunun ne olduğunu

Mary göremiyordu. “İstemek… Hiç de güzel bir sözcük değil.”

Caroline keyifle gü ldü . “Gereksinme… O da gü zel bir sö zcü k değil.” Colin’den bir adım gerileyip omzunun ü stü nden Mary’ye baktı. “Sen hâlâ uyanık mısın?” diye seslendi. “söylediğım her şeyi anımsıyor musun?”

Mary, Robert’in avucunda tuttuğu nesneye bakıyordu. Birden bu nesne boyunun iki katı oldu ve kadın ne olduğunu açıkça gö rdü . Gö vdesindeki tü m kaslar gerildi, fakat yalnızca sağ elinin parmaklarını hafifçe sıkabildi. Bağırdı, ü st ü ste avaz avaz bağırdı, ama ağzından fısıltılı soluklardan başka bir şey çıkmadı.